Resim
            ANKARAGÜCÜ TEKNİK DİREKTÖRÜ'NÜN MEDYA BULUŞMASI (!)...            Teknik Direktör Mustafa Dalcı, geçen sezon Süper Lig’de 3,5 ay, bu yıl da TFF 1. Lig’de yaklaşık 6 aydır Ankaragücü’nde görev yapıyor. 9,5 aylık sürede bir kez bile medya ile bir organizasyonda bir araya gelmemişti. Tuzlaspor maçı sonrası Anadolu Ajansı muhabiri meslektaşımın ısrarı üzerine ilk kez böyle bir organizasyona katıldı. Beştepe’deki tesislerde düzenlenen yemekli etkinliğe katılım beklediğimden de fazlaydı. Yemekte, görevine yeni başlayan medya ile ilişkilerden sorumlu Başkan Danışmanı Hüseyin Aytekin ile de tanıştık. Hüseyin Aytekin, kendi ifadesine göre, MKE’nin silah fabrikalarının kurulması için arsalarını devlete bağışlayan bir dedenin torunu. Bir bakıma doğuştan İmalat-ı Harbiyeli. Farkını görevine başlar başlamaz fark ettirmişti. Geçen hafta üst üste herkesin merak ettiği konularda paylaşımlar yapılınca, Tuzlaspor maçı sonra...


ANKARAGÜCÜ'NÜ KİMLER, NASIL DÜŞÜRDÜ?


Ankaragücü, Süper Lig’in tamamlanmasına 1 hafta kala Kasımpaşa’ya deplasmanda 3-1 yenilerek tarihinde 6’ncı kez küme düştü.

Süper Lig’de 52 sezon mücadele eden Başkent ekibi, daha önce de 1967-1968, 1975-1976, 1977-1978, 2011-2012 ve 2019-2020 sezonlarında küme düşmüştü.

Geçen sezon son 3 sırada yer alan Ankaragücü, Kayserispor ve Malatyaspor, pandemi koşullarından dolayı küme düşmenin kaldırılmasıyla, bu sezon da Süper Lig’de oynamaya devam etmişlerdi.

Fatih Mert başkanlığındaki yönetim, Ankaragücü’nü üst üste 2 sezon Süper Lig’den düşürerek tarihe geçti.

Ankaragücü, daha önce de üst üste 2 sezon küme düşmüş, 2011-2012’de Süper Lig’den düşerken başkanlık koltuğunda İlyas Ertan Sümer, 2012-2013’te 1. Lig’den düşerken de Mehmet Yiğiner oturuyordu.

Ankaragücü tarihinden kısa notlar verdikten sonra önce Kasımpaşa maçına kısaca değinelim, ardından da başlıktaki sorunun cevabını arayalım.

Aslında maç öncesi her şey dört dörtlüktü.

Teknik direktör Hikmet Karaman’ın çağrısı üzerine Futbol Şube Sorumlusu Faruk Koca uzun aradan sonra takımla buluşmuş, tüm futbolculara maç öncesi 50’şer bin lira prim dağıtmıştı.

Yüzler gülüyordu, Kasımpaşa maçından puan ya da puanlarla ayrılınacağına dair umutlar çok yüksekti.

Ama maç bir şokla başladı.

Ankaragücü, resmen Mete Kalkavan’ın egosunun kurbanı oldu.

Mete Kalkavan, penaltıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir pozisyonda beyaz noktayı gösterdi.

VAR hakemi Özgür Yankaya dakikalarca pozisyonu inceledi, penaltılık bir pozisyon göremeyince Mete Kalkavan’a pozisyonu bir kez daha izlemesi tavsiyesinde bulundu.

Mete Kalkavan bir kez düdük çalmıştı ya, tükürdüğünü yalayacak değildi elbet.

Pinto’nun çok hafif temasını gerekçe göstererek kararında ısrarcı oldu ve 111 yıllık camianın kaderiyle oynamada bir sakınca görmedi.

Adı gibi biliyordu o pozisyonun penaltı olmadığını, bu yüzden Saba’nın çok açık elle oynadığı bir başka pozisyonu göz göre göre es geçti.

Sözde yaptığı yanlışı bir başka yanlışla telafi ediyordu ama maçı çoktan Ankaragücü’nden almış, Kasımpaşa’ya vermişti.

Umurunda mıydı zaten Mete Kalkavan’ın…

Nasıl olsa kimse Ankaragücü’nün hakkını aramayacaktı.

Maç da zaten o penaltı ve hemen arkasından Sarlija’nın kaptırdığı topla gelen 2. golün ardından Ankaragücü için bitti.

Öyle de ilginç bir durum oluştu ki 18 ve 19. sıralarda bulunan Erzurumspor ve Ankaragücü’nün küme düşmesi kesinleşirken, 20. sırada bulunan Gençlerbirliği’nin hala umudu sürüyor.

Gelelim asıl soruya.

Ankaragücü’nü kimler, nasıl düşürdü?

Başkan Fatih Mert’ten başlayalım.

İyi bir Ankaragüçlü ama çok tecrübesizdi, sürekli hata yaptı.

İlk hatasını da seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından “dakika 1 gol 1” deyimine uyacak şekilde yaptı.

Seçimin ardından başkan olarak kendisine uzatılan mikrofona “Başkanımız Faruk abi” dedi.

Belki Faruk Koca’ya jest için söylenmiş bir sözdü ama 19 ay boyunca hep bu sözün altında ezildi, hep Faruk Koca’nın gölgesinde kaldı.

İyi günlerde hep ortalardaydı, röportajlar verdi, iddialı açıklamalarda bulundu.

Sosyal medya en büyük keyfiydi, kulübün açıklaması gereken konuları hep kendi hesabından açıkladı, gece yarıları transfer listeleri yayınladı.

Sırf taraftar istedi diye İlhan Parlak’ı takımdan uzaklaştırdı.

İlhan’ın golleriyle Kayserispor büyük olasılıkla ligde kalacak.

İlhan’ın Ankaragücü’ne attığı gol de Başkent ekibinin küme düşmesinde rol oynadı.

İyi günlerde ortalardaydı ama bir başkana asıl ihtiyaç duyulduğu anlarda kayboldu.

Kriz dönemlerinde, yenilgiyle biten maçlarda gözler onu aradı ama bulunamadı.

Faruk Koca…

Kulübe 200 milyon liranın üzerinde para girişi sağladı.

Son 1 ayda bile kulübün kasasına 25 milyon girdi onun girişimleriyle.

Kendi cebinden de borç verdi çoğunlukla.

30 milyonun üzerinde alacağı var kulüpten, bu paranın en az 2 katı kadar da krediye kefil olmuşluğu.

Mehmet Yiğiner yönetiminden kalma 20 milyon Euro borcu ödeyerek 3 kez transfer yasağını kaldırdı.

Bunlar artıları.

Siyasi bir kimliği var, o kimlikten dolayı Ankaragücü de çok fazla siyasetle içli dışlı oldu.

Geçmişte hiçbir başarısı olmayan İzzet Erdoğan’ın sportif direktör yapılması hataydı.

Kulübün profesyonelleri ya da Ankaragücü’nün sembol olmuş eski futbolcuları yerine çoğunluğu tecrübesiz kişilere güvendi, transferleri bu kişilerin isteği doğrultusunda yaptı.

6 teknik direktör, 40’a yakın futbolcu transfer edildi, 2 yılda bir On numara, Kitsiou’nun yedeği, iyi bir kaleci alınamadı.

Tek başına üstlendiği son transferler de İbrahim Akdağ dışında fiyasko çıktı.

Geçici süreliğine anlaşılan Mustafa Dalcı’yı çok uzun süre takımın başında tutarak, gereksiz puan kayıplarında rol sahibi oldu.

Haklı olsa da Hikmet Karaman ile polemiğe girmesi takıma zarar verdi.

Yönetim Kurulu…

Birkaçı dışında kimse isimlerini bile öğrenemedi.

Protokolde maç izlediler, deplasmanlarda keyif yaptılar, CV’lerine Ankaragücü yöneticiliğini yazdılar.

Onlar için yeterdi, bu yüzden yorum yapmak da gereksiz.

Fuat Çapa’nın rezil bir sezon başlangıcı yapmasına karşın, 9 hafta görevde kalması büyük hataydı.

Mustafa Dalcı da ilk maçlar iyiydi ama geçici hoca etiketinden kurtulamadığı için altı hep boş kaldı, 4-5 maç önce gönderilmeliydi.

Hikmet Karaman…

Müthiş bir başlangıç yaptı.

Takıma hırs ve inanç aşıladı.

Düştü denilen takımı en dipten aldı, 13. sıraya kadar yükseldi.

Sonrasında güç zehirlenmesi yaşadı.

Kendini yönetimin, başkanın hatta kulübün üstünde görmeye başladı.

Biz yerine hep ben dedi.

Gereksiz yere prim tartışmaları başlattı, Futbol Şube Sorumlusu Faruk Koca ile bu yüzden tartıştı.

Galibiyetleri tek başına üstlendi, yenilgilerde suçu hep futbolculara, yönetime attı.

Ne amaçla yaptığı belli olmayan Külliye ziyaretinde Cumhurbaşkanı’ndan tepki alınca yeniden Faruk Koca ile arayı düzeltmenin yollarını aradı.

Futbolcular…

Borven, Paintsil, Endri ile sezonun 2. yarısındaki Alper dışında vasattılar.

Taraftar grupları…

Mehmet Yiğiner’e gösterdikleri tepkinin onda birini dahi bu yönetime gösteremediler, hep sessiz kaldılar, hala da sessizler.

Medya…

Taraftar gruplarından farkımız yoktu.

Anlayacağınız, herkes el ele verdi, bu takımı düşürdü.

Ankaragücü 2012-2013 yılındaki tabloyu bir daha yaşar mı?

Sanmam, mutlaka birileri bu kulübe sahip çıkacaktır.

Ankaragücü’nde yakında kongre yapılacak.

Takımın ligden düşmesi, daha önce aday olanları nasıl etkileyecek, göreceğiz.

Birkaç gün içinde o konuya da değineceğim.

Şimdilik bir ipucu vereyim, bu yönetim kesinlikle seçimde aday olmayacak.


METİNER ERDEM-VİRALSPOR


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar